21 çocuk annesi 84 yaşında
HABERİN VİDEOSUNU İZLEMEK İÇİN TIKLAYINIZ: https://www.facebook.com/share/v/19wSfkYpvF/
KAFKAS HABER AJANSI / BEDİR ALTUNOK
Kars'ın Akyaka ilçesinin Boyuntaş Köyünde eski muhtar Necati Taşdemir'in annesi 84 yaşındaki Seher Taşdemir 21 çocuk dünyaya getirdi.
Anne Seher Taşdemir, 21 çocuğunu dünyaya getirirken, hiç hastane yüzü görmemiş olmanın mutluluğunu yaşıyor. 21 defa hastaneye gitmeden köydeki evinde doğum yapan “süper anne” lakaplı Taşdemir, yaşamı boyunca köy yemeklerini tercih etti. Hayatında tek bir defa dahi restoran ve lokantalarda yemek yemeyen Seher nine ağırlıklı olarak köy tavuğu, yumurta ve peynirle besleniyor.
HASTANE YÜZÜ GÖRMEDİ, TÜM ÇOCUKLARI EVDE DOĞURDU
Acısıyla, tatlısıyla bir ömrü 9 kız kardeşin en küçüğü olarak Akyaka ilçesinin Boyuntaş Köyünde geçirdi. Doğduğu köyde gelin oldu ve bu yaşına kadar 21 çocuk dünyaya getirdi. Zor da olsa o günün koşullarında bile çocuklarına gözü gibi baktı. Çocuklardan bazıları doğumda, bazıları doğum sonrasında hayatını kaybetti. 4’ü kız 17’si erkek çocuğundan 2 kız, 2 erkek çocuğu şu anda hayatta. Köyün eski muhtarı Necati Taşdemir ile birlikte köyde hayatını sürdürüyor. 5-6 yıl öncesine kadar en ufak bir şikâyetten bile hastaneye gitmedi ve hiç hasta olmadı. Son 5-6 yıl içinde yaşlılıktan kaynaklı bazı hastalıklara yakalansa da Allah’a şükür hastanelik olmadı. 20 torunu olan Seher Taşdemir köydeki gelinlik yıllarının da çocuk bakmak, ev işi yapmak ve terzilikle geçirdi. Yayla ve köy hayatı, koyun, kuzu, inek bakımı, yağmur, kar, çamur demeden sağlıklı şekilde büyüttüğü çocuklarıyla mutlu bir hayat yaşadı.
“MAŞALLAH YÜZÜNDEN NUR AKIYOR”
Seher nine şimdi gelin geldiği günden bu yana evinde hatıralarıyla yaşıyor. Duvardaki eski fotoğraflar, terziyken diktiği örgüler, kanaviçeler, kilim desenli yastıklar, minderler ve bütün yaşanmışlıklara tanıklık eden eski duvarlar, tavanlar... Bir de torunlarının yıllar önce odun direğe astıkları buğday destesi ve yine torunlarının elleriyle hazırladıkları büfedeki mutfak malzemelerine bakıyor. Gelinliğini geçirdiği odasında hatıralarıyla baş başa kalan Seher nineyi görenler “Maşallah yüzünden nur akıyor” ifadelerini kullanıyor. Seher nine de 5 vakit namazında sürekli evlatlarına ve torunlarını dua ediyor.
KAYNANASINDAN ÇOK ŞEY ÖĞRENDİ
Rahmetli kaynanasının da çocukların büyümesinde önemli yardım ve desteklerinin olduğunu belirterek kendisine Allah’tan rahmet dileyen Seher Taşdemir nine çocukların ardı ardına dünyaya geldiğini ve o küçüklük yıllarında kaynanasından çok şey öğrendiğini ifade etti.
Şimdi ki çocukların daha zor büyütüldüğünü kaydeden Seher Taşdemir, “Bizim zamanımızd7a çocuklar daha uysaldı ve beşiğe koyduğumuzda hemen uyuyordu. Uyandığında ise hemen süt emziriyordum ve tekrar yatıyordular. Çocukları büyütürken hiç zorlanmadım. Şimdi ki çocuklar ise hiç durmuyor.” dedi.
HİÇ ŞİKÂYETÇİ OLMADI
0 dönemin ağır köy koşullarına rağmen çok sayıda çocuğa bakmasının zor olup olmadığı yönünde soru soranların olduğunu fakat kendisinin hiç şikâyetçi olmadığını da aktaran Seher Taşdemir, “Hepsini zorlanmadan büyüttüm. O zamanki köy koşulları zordu ama çocukları büyütmek zor değildi. Çocukların hepsinin doğumu da köyde oldu. Hepsini evimde doğurdum. Bugüne kadar doktor görmedim, hâkim görmedim. Hiç doktora gitmedim. Kendim çok da sağlıklıyım. Nişanlıyken beni kaçırmaya çalıştılar ama başaramadılar. Ellerinden kaçtım götüremediler. Korkup kaçtılar.” diye konuştu.
“KİL TOPRAKLA BÜYÜTTÜM HEPSİNİ”
Çocukların altlarını bezim içine koydukları kil toprakla bağladığını söyleyen Seher nine, “Hepsini toprakla büyüttüm. Bezlere sarıp tahta beşiğe kokuyorduk. Kil toprak çok faydalıydı. Benim çocuklarımın hiçbir biri sancılanmadı, ağrı falan görmediler. Şu an yanımdaki köyün eski muhtarı oğlum bu seneye kadar doktor yüzü görmedi. Ama şimdikilerin günü doktorda geçiyor. Köyümüzün civarında bol miktarda kil dediğimiz kara toprak vardı. Toprağı kalburla eliyorduk sonra saca koyup kavuruyorduk, yanıyordu. Bezin üzerine döküp öylece çocuğun altına sarıyorduk ve böylelikle hiç sancıları olmuyordu. Bezi koyuyordum, toprağı bezin üstüne, çocuğu da toprağın üstüne koyup sarıyorduk. Ondan dolayı çocuklarımız sağlıklı oldular. Çocuklarıma biberon da emzik de vermedim. Son kızıma emzik verdiğimi hatırlıyorum. 6 ay boyunca sadece anne sütüyle besliyordum sonrasında yemeğe başlıyordular. Tarlaya gitmedim, sürekli evdeydim. Çocuklar böyle peş peşe büyüdüler daha sonra elleri iş tutunca babalarına yardım ettiler. Çocukların kiminin ismini ben, kimini eşim, kimini ise kaynanam ve kaynatam koyuyordu.”
8 MART DÜNYA EMEKÇİ KADINLAR GÜNÜNÜ KUTLADI
8 Dünya Emekçi Kadınlar Gününe de kutlayan Seher nine, “Daha ne söyleyeyim ki artık dünyadan da vazgeçtim. Şimdi benim kızımın gelini hamiledir ama günü doktorda geçiyor. Ama ben 21 çocuğa rağmen doktor yüzü görmedim. Allah’ın duası çocuklarımın, torunlarımın üzerine olsun. Zaten bir torunum sürekli köyde yanımda kalıyordu şimdi burada yok onu özlüyor ve ağlıyorum. Allah torunlarımın hepsinin işini rast getirsin hepsinden çok razıyım. Eskiden kazları otlatıyordum ama şimdi yaşlandım evden çıkamıyorum. Şimdi gelinimiz bakıyor kazlara zaten eski günlerde ki gibi kaz da fazla olmuyor. Bizim zamanımızda çok kaz oluyordu. Gelinken saman topluyordum, ambara tahıl dolduruyordum. Her işe el atıyordum ama bu sene hiçbir yapamıyorum böylece odamda oturuyorum. Şimdi ki gençlere eski zamanları anlattığımda diyorlar ki ‘eskiler o zamanda kaldı.’ Onlara diyorum ki biz böyle gün geçirdik, böyle çalıştık, yaylaya gittik, tandır damında ekmek pişirdik. Eşikte bulaşık yıkarken yağmur yağdığında ıslanıyorduk şimdi öyle mi damlar dikili ve hazır.” şeklinde konuştu.
YOKLUK DEĞİL ZORLUK ÇEKTİK, YORULDUK
Eskiden yokluk değil zorluk çektiklerinden söz eden Seher nine, “Biz o zamanlar çok zorluklar çektik. Yokluk çekmedik zorluk çektik. Zorluk çektik, yorulduk. 30 nüfustuk. Büyük eltim günde 2 defa tandırda ekmek pişiriyordu. Çok kalabalık bir aileydik. Ahıra giriyorduk, mala koyuna bakıyorduk, çamaşır, bulaşık derken yoruluyorduk. O zaman çamaşır makinesi mi vardı. Elektrik süpürgesi bile yoktu, zaten elektrik de yoktu.”
HİSLİ ÇIRA IŞIĞINDA BÜYÜTTÜM ÇOCUKLARIMI
Elektriğin geldiği 1984’lü yıllara kadar çocukları hisli çıra ışığında büyüttüğünü vurgulayan Seher nine, “İlk elektrik geldiğinde çok şaşırmıştık. Çocukların gözlerini bağlıyorduk ki kör olmasınlar. Çocuklar ışığı görür yatmaz diye geceleri 40 gün boyunca gözlerini bağlıyorduk. Şimdiki çocuklar ise ışıkta uyuyorlar. Öyle çocuklar var ki karanlıkta değil ışıkta uyuyor. Ona rağmen yine rahat uyuyamıyorlar. Bizim çocuklar bir uyudu mu birde sabah uyanırdılar. Suyumuzda yoktu köy içindeki kurunlardan su taşıyorduk. Omuzluklarla su dolu kovaları eve getiriyorduk. Çamaşırları da teknelerde yıkardık. Halı ve kilimleri gider derede yıkardık. Bir teneke yarma bulguru bir gecede çekiyordum. Boy kalınca da çorap dokuyordum. Yünleri cehre ile çevirip tarakta tarıyorduk. Sonra da çorap dokuyor kazak örüyorduk. Ama şimdi Allah'a şükür her şey hazırdan geliyor. Şimdi dikiş makinemiz var ama diken yok.” İfadelerini kullandı.
O ZAMANIN ARPA EKMEĞİ BU ZAMANIN BUĞDAYINDAN İYİYDİ
Seher nine, çocukluğundan bu yana güne her sabah saat 05.00’de başladığını söyledi ve “İşler çoktu ve erkekler erkenden tarlara çalışmaya giderdi bizde erkenden kalkıp onların kahvaltılarını hazırlar, çocukları giyindirir, ahıra gider hayvanlara bakardık. 5 eltiydik ve hepimiz bir işe bakıyorduk. Ben çok terzilik yapıyordum. Bütün alinin elbiselerini ben dikiyordum. Büyük eltim sabah ve öğlen her gün ekmek pişiriyordu. Diğer eltilerimde evdeki diğer işlerle meşgul olurdular. Nüfus çok kalabalıktı onun için işler yetişsin diye herkes bir işle uğraşırdı. Allah’a şükür gül gibi geçinip işleri yoluna koyuyorduk. Kahvaltıda yöremize ait çorbalar pişiriyorduk. Hörre aşı, ayran aşı, ekmek aşı, evelik çorbası yapıyorduk. Şimdi ki gelinler öğlen kalkıyor ve masaları donatıyorlar. Ama ben halen eski usule göre besleniyorum. Yaşantım hiç değişmedi. Ben zeytin yemiyorum, ekmek, peynir ve yumurta ile besleniyorum. Allah uzun ömürler versin evlatlarım her şeyi de getirip masayı donatıyorlar ama o zamanın arpa ekmeği bu zamanın buğdayından iyiydi. Keşke her arpa ekmeği ile besleneydik. Arpa ekmeği çok sağlıklıydı.” ifadelerini kullandı.
DIŞARIDA HİÇ YEMEK YEMEDİ
Seher ninenin oğlu köyün eski muhtarı Necati Taşdemir ise annesinin 21 çocuk doğurmasına rağmen nasıl sağlıklı kalabildiğini doğal köy ürünleriyle beslenmesine bağladığını söyledi. Necati Taşdemir, şunları söyledi:
“Benim annem 84 yaşında 5-6 yıl öncesine kadar doktor görmedi. Tansiyon, eklem ağrıları gibi rahatsızlıkları yeni çıktı. Annemin bu yaşını sağlıklı yaşama bağlıyorum ben. Doğal yemeklerle beslenir. Dışarıda hiç yemek yemez. Götürsen lokantaya kuzu çevirmesi yapsan bile onu yemez. İlla ev yemeği olacak, evde yiyecek. Hiç dışarıda yemek yediğine şahit olmadım. Hep organik besleniyor. Köy tavuğu, köy yemekleri, köy yumurtası; yani dışarıda kuzu da çevirsen gidip bir restoranda, lokantada oturup bir lokma yemek yemez, bir çorba içmez. Tavuklarımız da çoktu ve köy tavuğunu çok severdi. Çok şükürler olsun. Tabii sağlıklı kalmasını da o doğal beslenmeye borçlu. Allah'a çok şükür; annem sağlıklı ve durumu da gayet iyidir. Ben organik yaşam diyorum. Allah sağlıklı uzun ömür versin inşallah. Hiç dışarıda yemek yememiş hep evde yemeklerini yemiş. Örneğin Kars'a gidiyoruz ama yemek yemeden köye geliyor, dışarıda yemek yemiyor. Annem hep hatıralarının olduğu bu evde yaşadı. Zaman zaman İstanbul’a gidip geldi. Kendi evi ve odasını çok seviyor. Tüm anıları, yaşanmışlıkları hep burada. Evini ve köyünü çok seviyor. Buradan başta annem olmak üzere tüm kadınların Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü kutluyorum. Allah'ın duası üzerlerinde olsun. Her zaman dua ediyorum Allah askerlerimizin, polislerimizin, güvenlik güçlerimizin işlerini rast getirsin. Allah, devletimizden, hükümetimizden, askerimizden, milletimizden razı olsun.”
(BA-BA-S) GAZİ KARS (KHA) / KAFKAS HABER AJANSI / BEDİR ALTUNOK
08.03.2025 02:56:09