Engelliler Haftası ve COVİD-19

KAFKAS HABER AJANSI / BEDİR ALTUNOK Engelliler Haftası ve COVİD-19

Engelliler Haftası ve COVİD-19

KAFKAS HABER AJANSI / BEDİR ALTUNOK

Kars Dolunay Derneği Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Faruk Ocak, Engelliler Haftası ve COVİD-19 salgınıyla ilgili açıklamalarda bulunarak eğitim önemine vurgu yaptı. Faruk Ocak, “Engellilerin en büyük sorunlarından biri, eğitim hakkından yararlanmadır. Eğitimde kaynaştırma uygulamalarına toplumda ve çoğu zaman idareciler tarafından direnç gösterilmektedir.” dedi.

Her yıl 10-16 Mayıs Ülkemizde Engelli hakları konularda farkındalık çalışmalarının, bilgilendirmelerin yapıldığı, etkinliklerin düzenlendiği bir haftadır.

Bu yıl engelliler haftasına COVİD-19 salgını altında giriyoruz. Tüm Dünyada yayılan bu virüse karşı mücadelenin de evrensel olması gerektiği açıktır. Bu kapsamda evrensel olarak:

-Engelliliğin, hedeflenen eylemlerle birlikte tüm COVID-19 tedavisinin yaygınlaştırılmasına engellilerin sistematik olarak dahil edilmesini sağlamak için ana akım ve engelliliğe özgü tedbirlerin bir kombinasyonu gereklidir.

-COVID-19 sürecinde bilgi, hizmet ve programların erişilebilirliğini sağlamak.

-Erişilebilirlik, engellilerin sağlık ve sosyo-ekonomik açılardan ivedilikle iyileştirilmesi için esastır. -Halk sağlığı bilgileri, yaşanabilir çevre, iletişim ve teknolojiler ile mal ve hizmetlere kolay erişim. -Engelli kişilerin karar alma süreçlerine katılımı. Onların bağımsız olarak yaşayabilmesi. Aksi durumda onlar izole edilemez veya karantinaya alınamaz ya da sağlık ve kamu hizmetlerine diğer kişilerle eşit olarak erişemezler.

-Engelliler ve engelli örgütlerinin COVID-19’la mücadelenin her aşamasında istişare sürecine aktif katılımları sağlanmalıdır.

-Engellilerin krizle baş etme ve geleceği inşa etmeye önemli katkıları vardır.

-Pek çok engelli, izolasyon halinde mevcut duruma dair alternatif çalışma modelleri geliştirebilecek güçlü deneyimlere sahiptir.

-Engellilik deneyimleri ve engelli bakış açısı, zorluklara yenilikçi çözümler ve yaratıcı yaklaşımlar getirmeye katkıda bulunabilirler.

-COVID-19’a müdahaleye engelliliğin dahil edilmesini sağlayacak hesap verebilirlik mekanizmalarının oluşturulması gerekir.

-Engellileri destekleyen yatırımların kapsayıcı ve denetlenebilir olması sağlanmalıdır.

Türkiye’nin de taraf olduğu Mayıs 2008’de yürürlüğe giren Birleşmiş Milletler Engelli Hakları Sözleşmesi’nin giriş bölümünde önemli temel hatırlatmalar vardır.

Bunlardan bazıları:

        -İnsanlık ailesinin tüm mensuplarının, doğuştan sahip oldukları onuru, değeri, eşit ve devredilmez hakları; dünyada özgürlüğün, adalet ve barışın temelidir.

        -Tüm insan haklarının ve temel özgürlüklerin evrensel, bölünmez, birbiriyle bağlantılı ve karşılıklı bağımlı olma niteliği ile engelli bireylerin bu haklardan herhangi bir ayrımcılığa uğramaksızın yararlanmalarının güvence altına alınması gereklidir.

      -Daha yoğun bir desteğe ihtiyacı olan engelliler dahil olmak üzere, tüm engellilerin insan haklarının güçlendirilmesi ve korunması gerektiği devletin temel ödevlerindendir.

      -Engellilerin kendilerini doğrudan ilgilendiren ve diğer politika ve programların karar alma süreçlerine etkin olarak katılabilme hakları vardır.

      -Irk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasal ya da başka fikir, ulusal, etnik veya toplumsal köken, mülkiyet, doğum, yaş veya başka bir statü bakımından birden fazla nedene dayalı olarak veya ağır ayrımcılığa uğrayan engellilerin karşılaştığı zor koşullar giderilmelidir.

     -Engellilerin insan hak ve temel özgürlüklerinden tam yararlanmasını teşvike yönelik çabaların toplumsal cinsiyet perspektifi içermesi gerekir.

 – Barış ve güvenlik ortamının ve uygulanabilir insan hakları belgelerine riayet edilmesinin, özellikle silahlı çatışma ve yabancı işgali halinde engellilerin tam korunması vazgeçilmez görevdir.

      Bu gerçekler engellilerle ilgili atılacak her adımda göz önünde bulundurulmalıdır.

      Engellilerin insan onuruna yaraşır bir şekilde yaşamlarını sürdürebilmeleri için tüm sosyal ve ekonomik haklara sahip olma bakımından başlangıçta pozitif ayrımcılık kapsamında değerlendirilmeleri gerektir.

      Ülkemizde engellilere yönelik mevzuat dağınık bir yapı arz etmektedir. Sosyal politika ve sosyal hizmetlerdeki yeni kurumsal yapılanmalar göz önüne alınarak, yasal uygulamaların etkinliğinin artırılabilmesini sağlamak üzere yeniden gözden geçirilmesi ve yeknesak bir hale getirilmesi yararlı olacaktır.

      İstatistiksel verilerin güncellenmesinin gerekli olduğu açıktır. 2011 yılında TÜİK tarafından gerçekleştirilen Nüfus ve Konut Araştırması verilerine göre toplam nüfusun yüzde 6,9’u engellidir. Ancak engelli nüfusun yıllar itibariyle arttığı tahmin edilmektedir. Erken dönemde alınacak önlemler ile engellilerin üretime ve sosyal hayata dahil olmaları bütüncül bir iyileşme sağlayacaktır.

      Engellilerin en büyük sorunlarından biri, eğitim hakkından yararlanmadır.

Eğitimde kaynaştırma uygulamalarına toplumda ve çoğu zaman idareciler tarafından direnç gösterilmektedir.

Kaynaştırma eğitimi yalnızca engelli bireyin değil, normal gelişen çocukların ve hatta ailelerinin de bilinçlenmesi ve eğitilmelerine olanak sağlamaktadır.

Engelli kadınların sadece yüzde 1,5’i, erkeklerin ise yüzde 4’ü yükseköğrenim görmüştür.

21 yaşından sonra örgün eğitime devam edemeyip, evlerde kapanmak zorunda kalan orta ve ağır engellilerin sorunları mutlaka dikkate alınmalıdır.

Savunmasız insanların güçlendirilmesi eğitim ile mümkündür.

Güvenli okullarda yaşam boyu öğrenme programları gerçekleştirilerek, engellilerin beceri düzeyi arttırılmalıdır.

Herhangi bir afete veya tehlikeye maruz kalan engellinin sağlık masrafı engelli olmayan kişinin beş katıdır. Bu durum engellilerin korunması ve güvenliğinin önemini artırmaktadır.

Engellilere gemi su almaya başladığında ilk olarak atılacak ağırlık gözüyle bakılmamalıdır.

Engellilerin toplum hayatıyla bütünleşmesini sağlamanın diğer bir kriteri de çalışma hayatında diğer bireylerle birlikte yer almalarına fırsat tanıyarak onların toplumsal yaşama tam ve eşit katılımlarının sağlanmasıdır.

Çalışabilecek durumda olan engellilerin işgücüne katılma oranı erkeklerde %35,4, kadınlarda %12,5, toplamda ise  %22,1’dir.

İş yaşamındaki engelli çalıştırma kotalarının artırılmasını bir yana bırakalım mevcutlar bile kullandırılmıyor.

Kota açığı: kamu kurumlarında 4.739 Özel sektörde 21.784 kişi bulunmaktadır. 2019 itibariyle 3000 den fazla engelli memur kadrosu açığı bulunmaktadır.

Çalışma hakkı, evrensel bir haktır. Aynı zamanda anayasalarda yer alan bir hak olması nedeniyle ayrım yapmaksızın bütün vatandaşlara tanınan en temel insan hakkı olduğu unutulmamalıdır.

Engelli bireylerin çalışma hayatına katılabilmeleri, özellikle devletin işverenlere ve toplumun diğer kesimlerine yönelik engelli bireyi tanıma, iletişim kurma, engelli bireyin ihtiyaçlarını anlama ve ihtiyaçlarına uygun düzenlemeleri yapabilme konularında eğitici çalışmalar ve yayınlar yapması oldukça önemlidir.

Mücadele edilmeden hiçbir hak kazanılmaz. Hak almanın yolu güçlü ve birlikte mücadeledir. Günümüz itibariyle baroların, tabip odalarının, mimar mühendis odalarının, eczacıların, korona şartlarında zorunlu çalıştırılan işçilerin ve diğer tüm toplum kesimlerinin haklarını kazanma mücadelelerini görmezden gelir, onların haklarına üzerimize vazife olmayan şeyler olarak bakarsak, onlarda bize öyle bakacaktır. Mücadelemizi onlarla ortaklaştıramazsak haklarımızı alma şansımız azalacaktır.

Sonuç itibariyle toplumu oluşturan tüm kesimler birlikte ve bilinçli bir şekilde haklarına sahip çıkarak, hayatı paylaşmak zorundadır.

(BA-BA-S) GAZİ KARS (KHA) / KAFKAS HABER AJANSI / BEDİR ALTUNOK


11.05.2020 21:17:00