Kars şehir merkezine gelirken kendimize çeki düzen verirdik

Kars şehir merkezine gelirken kendimize çeki düzen verirdik KAFKAS HABER AJANSI / BEDİR ALTUNOK

Kars şehir merkezine gelirken kendimize çeki düzen verirdik

KAFKAS HABER AJANSI / BEDİR ALTUNOK

Kars Kaleiçi mahallesi doğumlu İzmir Buca’da yaşayan Emekli Edebiyat Öğretmeni 71 yaşındaki Abdullah Kubalı,1960’lı yıllardaki Kars’ı bakın nasıl anlattı.

Kars’ta o yıllarda modanın çok yakından takip edildiğini söyleyen Emekli Edebiyat Öğretmeni Abdullah Kubalı, şunları söyledi;

Biz Kaleiçi Mahallesi'nde olmamıza rağmen şehir merkezine gelirken kendi kendimize çeki düzen verirdik. Elit aileler, orta sınıf hatta yoksul aileler giyimlerine kuşamlarına dikkat ederdi. Yani sanki resmi bir kuruma gider gibi giderdik gelişi güzel kıyafetlerle çıkmazdık. Yani bir merkez otoritesi vardı. Bunlar zabıta veya polis zoruyla olan şeyler değildi. Kendiliğinden öz disiplinle edindiğimiz bir yaklaşık vardı. Halitpaşa Caddesi'nin caddesine açılan belediyenin ucuz kirasıyla asgari kira alınmasıyla konumlandığımız bir bakkal dükkanımız vardı., O yüzden ben sadece okula gidip gelen işte ders çalışan bir öğrenci olmanın ötesinde bir esnaf kokusu oldu bende yani babam esnaftı bende ona çıraklık yapıyordum.

ARNAVUT KALDIRIMLAR

O caddeler Arnavut kaldırımlarıyla kaplıydı. Ben sonradan hasbel kader kaç tane şehir gördüm, Bu Arnavut kaldırımlarının estetiğini hiçbir yerde göremedim ve göremeyeceğim gibi. Orası bence yaşatılmalıydı. Hele de akşamlar bir yağmur çiçelediğinde zayıf ışıkların altındaki o manzara ancak içinde yaşayan insanların hayaliyle canlandırılabilir. Annemin okur-yazar birisi olması sayesinde biraz kitaplara ilgim vardı. Herkesin tabi ki vardır. En azından bir kütüphaneye gitmek gerekiyordu. O çocuk kütüphanesini hiç unutmam, O da tabi yaşatılamamış.

KARS ÇOCUKLARINI DOYURAMAYAN BİR EBEVEYN DURUMUNDAYDI ASLINDA

Kars hep bir yetim bir gariban çocuk pozisyonundaydı. Bu yetimliği aslında bizim hepimizin tek tek suçu kabahati var. Hani bildiğim değim vardır. ‘Bir çivi çakmadık’ şeklinde.. Burada insanlar bir anneyi bırakıp giden haylaz, vefasız çocuklar gibi büyükşehirlere koşarlar. İşte köydeki insan gelir birazcık Kars’ta palazlanır ardından da gözünü büyükşehirlere diker. Bu hava hepimizde var. Ama Kars’ın evlatları nasıl annesine karşı vefasızlık etmişse Kars’ın da imkanları aslında öbür taraftan baktığınızda yetersiz. Kars çocuklarını doyuramayan bir ebeveyn durumundaydı aslında. Yani burada insanlar belki de yeteneklerini geliştiremediler. Tüccarı belki de burada tıkandı daha büyük bir yatırım yapmak istedi. Futbolcusu fitti daha büyük takımlarda oynamak istedi.

BAŞIMIZDA ŞAPKALAR VARDI

Başımızda şapkalar vardı. Lisedeyken bizim düz lise dediğimiz şapkalar sarı, Endüstri Meslek yeşil, ticaret lisesinde okuyanlar da kırmızı şeritli şapkalar giyerlerdi. Altından giydiğimiz gömleklerin kolları biraz uzundu. Ondan sonra tür giysileri sonradan giydiğimizi ben hatırlamıyorum.

NEVRUZ KÜLTÜRÜ VARDI

Kültür olarak da bulunduğumuz belki ev sahipleri, babamın da Azerbaycan'dan gelmesi nedeniyle işte bacada ateş yakmak, yumurta boyamak gibi anılar aklımda var. Semeniyi o zaman hatırlamıyorum belki yapıyorlardı belki yapmıyorlardı ama ben hatırlamıyorum. Ama bir nevruz kültürü vardı. İlkokul çocukları siyah önlük giyerdi.

O YILLARIN MEHTERAN TAKIMI

Gecekondu mahallesinde, Kaleiçi'nin yukarısında yer alan okulun çok muhteşem bir mehter takımı vardı. Çocuklarda biraz büyük yaşta çocuklar olduğu için okullardan daha havalıydı İnsanların gerçekten dikkatini çekerdi daha sonra o tür mehter takımını ancak büyükşehirlerde İstanbul Belediyesi, Ankara Belediyesi gibi büyükşehir belediyelerinin imkanlarıyla olanları görebildim. Tabi o zaman bizim çocuklarımıza o olanakları kim nasıl sağladı inanın onları kutlamak gerek.

BİR TEMEL YILDIRIM HATIRASI

Bir Temel Yıldırım hatırası var bende onun oğluyla beş yıl sıra ve sınıf arkadaşlığımız var. Temel Yıldırım hayırsever birisiydi. Kazım Karabekir okuluna bir çok hayırları bulunmuştur. Liseden sonra 4 yıl üniversite 4 yılda Adıyaman'da görev yaptıktan sonra 8 yıl sonra döndüğünde Kars’ı politizasyon açısından çok yüksek gördüm. İşin açıkçası bende aynı durumdaydım. Ve o arkadaşlıklarınız falan artık sürmedi, devam etmedi. Biz bir adım atsak karşıdaki yanaşmadı o bir adım atsa biz yanaşmadık. O açıdan daha farklı bir kültür girdi Kars’a.  

AYNI FİLME 100-150 DEFA GİDEN KADINLAR HATIRLIYORUM

Şehir sinemasındaki Arşın Mal Alan filmi sürekli babamın dilindeydi. Dükkanda çalışırken parçalar söyleyerek anılarını yaşatıyordu. Sevdiği parçaları söyleyerek kendini avutuyordu. Aynı filme 100-150 defa giden kadınlar hatırlıyorum ben. Yani o Arşın Mal Alan filmi ayrı bir olaydı, bıkmadan gidilirdi. Üzeyir Hacı Bey’in filmiydi. Sinemada bir taraftan film izlenirken diğer taraftan çekirdek çıtlama vardı. Ve ara matinalarda çalı süpürgesiyle oranın görevlileri çalı süpürgesiyle çekirdekleri süpürürlerdi. Bayan matinaları bir ara konuldu. Genç erkekler dengi kız arkadaşlarını görmek için o sinemaların kapısına dikilir bayanların dağılmasını beklerlerdi. Sinema kültürünün ilk temelini Kars’ta kazandık. Epeyce film izleme şansı bulduk.

ÇOCUKKEN MUTLUYDUK

Çocuk oyunları bizi mutlu ederdi. Çelik-çomak mutlu ederdi. Çember çevirirdik. Oyuncaklarımızı kendimiz yapardık. Ben böyle hazır oyuncak çok sonraları aldım. Zaten de insanların kıt olduğu için kolay kolay da almazlardı. Oyuncaklarımızı nereden bulur buluştururduk bilmiyorum ama kendimiz yardık. Ailelerimiz marangoza sipariş verirdi öyle yapılırdı. Hastane yokuşunda kızak kayardık, kızağımız olmadığı zaman paten kayanlara özenir naylon ayağımıza geçirir sert yokuştan aşağı inerdik. Sınıfsal farklılığı da derinden hissediyorduk. Yani babamıza falan “paten al” falan diyemezdik. Onun olmayacağını kendimiz de bilirdik. Ben insanın bir coğrafyayı olması lazım. O coğrafyayı kaybettiğiniz zaman insan kendisini biraz daha sel sefil hissediyor. Genelde de şöyledir zaten bir yeri terk ettiğinizde o orada kalmıyor. Onlardan ikinci, üçüncü, dördüncü göçler oluyor. İstanbul'da, Kadıköy'den Avcılar'a, karşıya geçtiğimiz zaman aslında orada yine yaşantısı terk etmişsiniz oluyor. Böylece insanlarda bocalama söz konusu oluyor. İlk göç çok önemli, göze almalı yani. Ama orada teselli eden şu; büyük şehirlerde sizin gibi terk eden binlerce insan var. Onlarla karşılaşma imkanınız var. Ama telafi edemediklerinizde oluyor örneğin havası, suyu, ortam, sosyal ilişkiler bir daha geri gelmiyor. Hep eskiyi arıyorsunuz.

KARS BU KADAR KORKUNÇ İHMALİNE RAĞMEN…

Kars bu kadar korkunç ihmaline rağmen mesela rekabet için söylemiyorum ben. Bir Erzurum'da Kolordu komutanlığı, üniversite olmasına rağmen Erzurum belli bir limiti yakaladı, oraya geçemedi. Ama Kars sanki bir meleğin sihirli tokmağı değmiş gibi küçücük bir destekle mesela bir havaalanı bir üniversite Kars’taki potansiyeli beklenmedik şekilde yukarıya çekti. Yeni Kars beklemedik şekilde gelişti. O imkanları gençlerin arayıp bulmaları gerekiyor. İnternette olduğu için ‘Şundan yoksunuz, bundan yoksunum’ gibi bir bahaneye sığınamazlar. Eğer arıyorlarsa olumlu şeyleri inanın bulurlar.

KARS’TAKİ İKİ YILLIK GAZETECİLİK BANA ÖĞRETMENLİĞİN ÇİZDİĞİ ÇERÇEVENİN BİRAZ DIŞINA TAŞMA İMKANI VERDİ

Öğrenciliğim orta öğrenime kadar burada geçti. Sonra Erzurum Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünde okudum. Kars’ta öğretmen olma şansım Adıyaman'dan sonra başladı peyderpey birkaç kere Kars’ta öğretmenlik dönemlerim var. Bir ara gazetecilikte de yaptım. Şu anda Kim Gazetesi com diye bir web sayfam var. Her ay düzenli çıkarmaya çalıştığımız “Ay Balam” ve “Kim” diye iki gazeteyi yayınlıyorum. Kars’taki iki yıllık gazetecilik bana öğretmenliğin çizdiği çerçevenin biraz dışına taşma imkanı verdi.

(BA-BA-S) GAZİ KARS (KHA)  / KAFKAS HABER AJANSI / BEDİR ALTUNOK

 


24.05.2023 20:21:02