KAFKAS HABER AJANSI / BEDİR ALTUNOK Bir Kenara Yazılan SümmaniBir Kenara Yazılan Sümmani Bir Kenara Yazılan Sümmani
Bir Kenara Yazılan Sümmani
KAFKAS HABER AJANSI / BEDİR ALTUNOK
1861 yılında Erzurum’un Narman ilçesi’nin Samikale Köyü’nde dünyaya gelen Aşık Sümmani, kendi değişinde ‘Sümmani’yi bir kenara yazmışlar” ifadesinde olduğu gibi adeta bir kenara bırakılmış muamelesi görüyor. Bade içtiği Ablak taşına giden yolun henüz kullanışlı olmaması, yol üzerindeki çeşmelerden kaynaklı çamur olan yolun düzeltilememesi, evinin bakımsızlığı gibi onlarca ilgisizliğe maruz bırakılmış. Yıllardır bir türlü düzene sokulamayan anma etkinlikleri de ya yıllarca ara verilerek ya da her yılın belli belirsiz zamanlarında yapılıyor.
Sümmani’nin torunlarından Şeref Altunok, “Bir kenara yazılan Sümmani” belgeselinde Sümmani’nin beklendiği gibi sahiplenilmediğinden yakınarak özellikle de Erzurum’da bir sokağa, caddeye, kültür merkezine isminin bile verilmediğini söyledi. Narman’da bir okula ve caddeye isminin verildiğini de belirten Altunok, caddeye verilen ismin ‘Sünmani’ şeklinde yanlış yazıldığının da altını çizdi.
PEKİ SÜMMANİ KİMDİR?
Asıl adı Hüseyin’dir. Köyün yoksul ailesinden Hasan’ın oğludur. 11 yaşına kadar köyde hayvan otlatarak zaman geçirmiştir. 11 yaşına girdiği gün köyün Ablak taşyı mevkiinde hayvan otlatırken öğlen vakti uykuya dalmış ve 18 saat sonra uyanmıştır. Daha sonra koşmalarında da ifade ettiği üzere üçler, beşler, yediler ve kırkların toplandığı bir mecliste hem kendisine hem de maşukası olacak olan, Afganistan’ın Bedehşan şehrinin kadısının kızı olup sarayda yaşayan Gülperi’ye bade içirilmiştir. Yine kendisinin ifade ettiği üzere maşukasına kavuşamayacağı ve bundan sonra isminin Sümmani olduğu söylemiştir.
Sümmani köy meclisinde yapılan sıra gecesinde babasının yanında otururken ‘Sende bir şeyler söylemek ister misin Hüseyin’ denildiğinde dizleri üzerine oturarak aşağıdaki ilk koşmasını seslendirmiştir.
Bin iki yüz yetmiş yedi devrinde
Emrettiler geldim nöbete beni
Sübyan lisanımda ekli şii’rimde
Katmadılar gayri sohbete beni
***
Bir bulak başında verdiler dersi
Dû gûşuma geldi erenler sesi
Gezdi ara yerde aşkın kâsesi
Buyur emrettiler şerbete beni
***
Şerbette sermestem ahval de filhal
Ya niçin gitmiyor benden hum hayal
Vasıta-i miras olduğu Pür Kemal
Bir zaman gezdirir gurbette beni
***
Firkatte Kerem’im sevdada Mecnun
Bir saç Leyla’ya olmuşam meftun
Gördüm göremirem gezerim mahzun
Saldı derde gama zillete beni
***
Sümmani esrarın hangi kelamda
Var mıdır Taksim’in Darüsselamda
Kiramen katibin leh-i kalemde
Hangi günü ister rihlete beni
Sümmani mahlasını kullanması şaşkınlık yaratmış ve bir diğer konuşmasında ise şöyle demiştir:
Uyandım gafletten oldum perişan
Bir nur doğdu ailem oldu ürişan
Geldi selam verdi üç-beş dervişan
Lisanları bir hoş sedasın tek tek
***
Duydum sedasını uyandım habdan
Aslımız yapılmış haki turapdan
Okuttular üç harf yeşil yapraktan
Okudum harfini noktasın tek tek
***
Okudum harfini zihnim bulandı
Yarelerim göz göz oldu sulandı
Baktın çar etrafta kadeh dolandı
Nûş ettim kırıkların badesin tek tek
***
İçtim badesini gördüm rengini
Tam on sekiz saat sürdüm cengini
Yar yüzünde saydım üç-beş bengini
Halhalın altında hırdasının tek tek
***
Dediler Sümmani gel etme meram
Adamı çürütür dert ile verem
Seninçün dünyada kavuşmak haram
Böyle yazmış kalem Hüda’sın tek tek
Daha sonra Sammani maşukasını aramak için yollara düşmüştür. Anadolu’nun bir çok yöresiyle beraber Kırım, İran ve Kafkasya’nın çeşitli bölgelerinde dolaşmış ancak çeşitli engellerle karşılaşarak maşukasına ulaşamamıştır.
“Güzel sevdi diye adım çekerler. Benim Bir’den gayri cananım mı var” diyen Sümmani’nin Gülperi’ye olan aşkının zamanla ilahi aşka dönüştüğü anlaşılmaktadır.
Sümmani şiirlerinde genellikle toplumsal sorunlara çözümler üreten; iyiliği, doğruluğu, erdemi, irfanı, merhameti ve adaleti vurgulamıştır. Dolaştığı her yerde güçlü bir tını bırakmış ve söylediği koşmalar dillere destan olmuştur.
Sümmani devrin en önemli aşıklarıyla atışmalar yapmıştır. En çok bilinen karşılaşması ise Aşık Yenlik ile olmuştur. Aşık Şenlik ve Sümmani atışması halen günümüz aşıkları tarafından takdir ve tekrar edilmektedir. Bir çok aşık Sümmani ağzı olarak bilinen makamı günümüzde kullanmaktadır.
Hem yaşadığı dönemdeki aşıkları hem de günümüz aşık ve sanatçılarını derinden etkileyen Sümmani’nin bıraktığı avaz dilden dile dolaşmaktadır. Sümmani ailesinin gösterdiği tüm çabalara rağmen ne yazık ki, çok üzücüdür ki Sümmani, görmezden gelinerek özellikle kendi topraklarında ilgisiz bırakılmış ve hak ettiği değeri görmemiştir. Doğduğu ev bir ziyaretçiye gösterilmeyecek kadar kullanışsız durumdadır. Narman denilince açılacak paranteze yazılmayı tek başına hak eden Sümmani, kültür turizminde de değerlendirilememiştir. 1 asır önce kendi dediği gibi bir kenarda bırakılmıştır.
ERVAHI EZELDE
Ervah-ı ezelde levh-i kalemde,
Bu benim bahtımı kara yazdılar,
Gönül perişandır devri alemde,
Bir günümü yüz bin zara yazdılar
***
Bulmadım şadlığın iradesini,
Çekerim bu gamın ziyadesini,
Herkes dosta verdi ifadesini,
Bizimkini ürizgâra yazdılar
***
Aşk benimle eyler daim kıyl-ü kal,
Daha sabretmeye kalmadı mecal,
Derdim taksimdara kıldım arzuhal,
Dedi neylim bahtın kara yazdılar.
***
Gönül gülşeninde har oldu deyu,
Hasretlik cismimde var oldu deyu,
Sevdiğim, sevdiğin pir oldu deyu,
Erbabı garezler yare yazdılar.
***
Dünyayı sevenler veli değildir,
Canı terkedenler deli değildir,
İnsanoğlu gamdan hâli değildir,
Her birini bir efkara yazdılar.
***
Nedir bu sevdanın nihayetinde,
Yadlar gezer yarin vilayetinde,
Herkes diyarında muhabbetinde,
Bilmem bizi ne civara yazdılar.
***
Kadrimi bilmeze eyledim minnet,
Derdimi artıran görmesin cennet,
Sarraflar verdiler yare bin kıymet,
Benim kıymetimi nere yazdılar.
***
Döner mi kavlinden sıdk-ı sadıklar,
Dost ile dost olur bağrı yanıklar,
Aşk kaydına geçti bunca aşıklar,
Sümmâni’yi BİR KENARA YAZDILAR.
SÜMMANİ’DEN SEÇME ŞİİRLER:
ELVERİR
Hayal-i gaflette geçirdim müddet
Yetmez mi mazarat uyan elverir
İhtiyarın elden çıkar muhannet
Nadim ol cürmüne utan elverir
***
Fikrin dur eyleme bu gül-ranadan
Cenk eyle aduyu kaçır haneden
Bu nice ham fikri fi’l-i fenadan
Aklın başan topla uyan elverir
***
Bu aşkın şem’ine nice bin yandın
Sana yaramayan işe inandın
Rezalet rengine girdin boyandın
Hal ehlin rengine boyan elverir
***
İhlasta zeminde halde tayyar ol
Ara yar-u garın sırda berdar ol
Tarik-i müstakim gözle seyyar ol
Hak rahına vardın yayan elverir
***
Sümmani sevdiğin nişangah eyle
Giden gitti geleceğe vah eyle
Ta geceler subha dek agah eyle
Amelinden kaldın üryan elverir
YAVAŞ YAVAŞ
Bir güzel ki girse gülşen bağına
Misl-i şeyda olur dil yavaş yavaş
O ki girse on üç on dört yaşına
Açılır göğsünde gül yavaş yavaş
***
Sabahın seheri her dem kalkanın
Şirince’nin aşk oduna yakanın
Kendin bilmez ile düşüp kalkanın
Altın ismin eyler puc yavaş yavaş
***
Sümman’ım söylüyor dinim imanım
Bir saat görmesem canım ciğerim
Kaşları bir cellat emr-i kemanım
Göründü gözüme yol yavaş yavaş
YAR SİYAH ZÜLFÜNDE BEYAZ GÜL AÇTI
Derdim müneccime kıldım şikâyet
Bir bedel bahtıma gör ne fal açtı
Tahammül etmeye kalmadı takat
Bu sevda serimde kalmakâl açtı
***
Yüz tutmaya hâk-i pâyı görünmez
Cemâli perdeli muyu görünmez
Ben deryâya baktım râhı görünmez
Bazı sağ gösterdi bazı sol açtı
***
Sümmânî sevdana oldu müşterek
Kul ermez menzile meğer everek
Bugün bugün yarın yarın diyerek
Yâr siyah zülfünde beyaz gül açtı
DOLANIR
Gönül ne beklersin sen bu gurbeti
Şimdi kömür gözlüm özler dolanır
Neyleyim ki alamadım murâdı
Âh çeker yüreğim sızlar dolanır
***
Ne bir sadık oldum ne bir yalancı
Felek beni etti bâğa bâğbâncı
Düz ovada avını tezdiren avcı
Çıkar dağ başına izler dolanır
***
Kalkmaktadır karşı dağın dumanı
Açmaktadır tabiatın çimeni
Ruhumuz şad olur yayla zamanı
Gelinler ağlaşır kızlar dolanır
***
Bu dünyâda lezzet olur tad olur
Kimin gönlü gamlı kimin şâd olur
Sümmânî’ye acem kızı yâd olur
Korkam yar kapısın yozlar dolanır
(BA-BA-S) ERZURUM / NARMAN (KHA) / KAFKAS HABER AJANSI / BEDİR ALTUNOK