Enver Altaylı ve Kâşif Kozinoğlu KAFKAS HABER AJANSI / BEDİR ALTUNOK
Enver Altaylı ve Kâşif Kozinoğlu
KAFKAS HABER AJANSI / BEDİR ALTUNOK
Prof. Dr. Ali Osman Engin’in, “Enver Altaylı ve Kâşif Kozinoğlu” yazısı:
Karanlık olayların adeta karanlık gölgesi olan Enver Altaylı, Sovyet rejiminden kaçarak Türkiye’ye sığınıp, Adana’ya yerleşen Özbek Türkü olan ‘Şakir Hanın oğludur. Şakir Han daha sonra Altaylı’ soyadını alır. Aynı dönemde Türkistan’dan kaçan ve Adana’ya yerleşen Abdurrahman Kavuncu isimli bir hocanın kızıyla evlenir ve 1944 yılında bu evlilikten Enver Altaylı dünyaya gelir. Bilindiği kadarıyla baba Şakir Altaylı, Türkistan’da Enver Paşa’nın emrinde çalışmış olduğu ve oğluna da onun ismini verdiği ifade edilmektedir. Diğer oğullarına da İttihat ve Terakki’nin diğer güçlü liderleri Cemal ve Talat’ın isimlerini verdiği düşünülüyor.
Enver Altaylı 1958 yılında “Askeri Liseye” başlar. Oradan Harp Okuluna geçtiğinde, belki de arka plâna dayalı olarak bir anti komünist ve dikkat çeken birisidir. Harp Okulunda olduğu dönemlerde, Albay Talat Aydemirin organize ettiği bir darbe girişiminde o dönemin en etkili elemanlarından birisi olur. Dolayısıyla sıkıyönetim mahkemesinde yargılanarak Harp Okulundan atılır. Daha sonra Hukuk Fakültesine başlar ve yine o dönemlerde Ülkücü camianın yayın organı olan Hergün gazetesiyle ilişki kurar ve yakınlaşmaya başlar. Kendisi de ifade ettiği gibi Ruzi Nazar ile de o mekânlarda tanışırlar. Ruzi Nazar da Özbek asıllı olduğu için çok sıkı bir ilişki içerisine girerler. Enver Altaylının alacağı konum itibariyle geleceğe dönük rotası Ruzi Nazarın kontrolünde ve onun himayesinde çizildiği anlaşılıyor.
Enver Altaylı milliyetçi bir dernekte faaliyet gösterirken, Ruzi Nazar onu o zamanki MİT mensubu Fuat Doğuya yakınlaştırır ve MİT’e alınmasını sağlar. Enver Altaylı artık bir istihbaratçı ve Rusyolog olarak yetiştirilmektedir. Yine o dönemlerde Halil Şıvgının, Altaylı ve ekibine aracılık ederek, köstebek isimli bir kitap yazmakta olan Necip Hablemitoğlu ile görüşmeleri için kendisinin aracılık etmesini istediklerini ancak bunu yapmadığını savcılığa verdiği ifadesinde beyan eder. Necip Hablemitoğlunun kitabı, Fetullahçı istihbarat terör örgütü ve bağlantıları hakkındadır. O yüzden olacak ki, bu kitabın yazılmamasını ve basılmamasını sağlamak için çok çaba sarf etmişlerdir ve sonuçta Hablemitoğlu bir suikaste kurban gitmiştir.
Enver Altaylının Türkiye Cumhuriyeti ve büyük Türk Milletinin yetiştirdiği ve biraz sonra anlatmaya çalışacağım ve Türk Milletinin "Devlet Ebed Müddet" felsefesiyle, bazen Kürşat olup Çin Sarayını basan, bazen Balkanlarda Bilge Lider Aliya İzze Begoviç, Azerbaycan’da Ebulfez Elçibey ve Çeçenistan’da Cevher Dudayev’ in gizli Genelkurmay Başkanı olan muhteşem ve serden geçti, civanmert ülkücü şehit Kâşif Kozinoğlu’nun MİT’ ten tasfiye edilip hatta hapse atılmasının plânlayıcısı ve uygulayıcısı olmuştur. MİT’ teki Fetullahçı yapılanmaya yardımcı olduğu da iddia edilmektedir.
Bu çerçevede birtakım Fetullahçı terör örgütü mensuplarını yurt dışına kaçırırken yakalanmış ve yargılanarak mahkum edilmiştir. Hapisle cezalandırılmasını sağlayan soruşturmada, FETÖ’nün en üst düzeydeki yönetici ve elemanlarıyla çok yakın bağlantıları ortaya çıkmıştır. Enver Altaylı o dönemlerde daha sonraki zamanlarda da, siyasi partilerin özellikle liderlerinin en yakınında kendine yer bulmuş ve daha sonra Türk Milleti'ne kurulacak tüm kripto kumpasların muhtemelen CIA ile koordineli bir pozisyonda belki de en etkin plânlayıcısı ve hatta yöneticisi olarak alanını daha da genişletmiştir. Bu derinlik ve genişlik çerçevesinde, günümüzde Türk Cumhuriyetlerindeki Fetullahçı çok boyutlu istihbarat terör yapılanmalarının en azından onların kullandığı tüm kripto yöntem ve teknikler en gizli ayrıntılarıyla beraber göz önünde bulundurularak değerlendirilmeli; akıl, izan ve şuur ve çok yüksek düzeyde bir tarih şuuru ve tarih bilinciyle her kime ulaşırsa ulaşsın bütün bağlantıları ayan ve beyan edilmelidir. Tüm Türk Cumhuriyetlerinin durumu ortadadır ve bu dosya daha derinlemesine açılamamıştır. Her pozisyon ve gelişen yeni durumlar karşısında insanı hakikaten tedirgin edecek ultra kripto istihbari ve tabiri caiz ise yerin yedi kat dibine saklanmaya çalışılan faaliyetlerin devam ettiği, Kesinlikle devlet ve milletin ortak el birliği ile ve bu işlerde gerçekten rahmetli Kâşif Kozinoğlu gibi derinlemesine uzmanlaşan, adeta çok güçlü bir dedektör gibi vatan haini ve her açıdan başka devlet ve istihbarat örgütlerine çalışan kanı bozukların geçemediği vatan evlatlarının rehberliğinde vakit geçirmeden çalışılmalıdır. Devlet Enver Altaylıyı konuşturmalı ve pandoranın kutusunu açmalıdır. Eğer o kutu açılabilirse, ağızları kulaklara götürecek şaşkınlıkların yaşanacağına inanıyorum. Şüphe yok ki devlet unutmaz ve Türk Devlet Geleneğinin 10 bin yıllık mazisi vardır. Tabii ki dudak uçuklatacaktır. El ayak dolaştıracaktır. Mazlumun her hakkını kripto ve tüm zalimlerden alacaktır. Bu kutlu Millet Cenabı ALLAH’ ın yardımıyla ezelden ebede payidar olacaktır. Bu geçmişten payını alamayan, bu kutlu sermayeyi hoyratça yiyip bitiren güya hak sahipleri perişan olacaklardır. Onlar kendi kendilerine çizdikleri bu kötü kaderi yaşamadan, o coğrafyalarda da yeniden diriliş bayrağı açılmalı ve her şeye rağmen mayası temiz olan soydaşlarımız, daldıkları çok derin uykulardan uyandırılmalıdır.
Hakkında hazırlanan iddianameye bakıldığında, Türkiye’de iktidarı devirmek için ‘halkı sokağa dökmek’ gerektiğine inanıyor ve FETÖ ile iş birliği halinde bu doğrultuda faaliyetler içerisinde bulunuyordu. 2017 yılında Amerika Birleşik Devletlerinde bulunduğunda, milletin sokağa dökülmesi ile ilgili olarak temaslar yapmış, üst düzey bir FETÖ yöneticisi ile istişarelerde bulunmuştu. Yaptığı görüşmeler sonucunda; ‘Halkın sokağa dökülmesi için ekonomik kriz şart, bunun içinde Türkiye’ye para akışı kesilmeli’ şeklinde beyanları iddianamede yer almaktadır.
“Altaylı, Türkiye’nin Şangay İşbirliği Örgütü’ne yakınlaşmasından da rahatsız olmuş. Bilgisayarından çıkan İngilizce bir mektupta muhatabını bu konuda uyarıyor ve bu uyarıyı da ‘saygıdeğer büyüklerim’ dediği Ruzi Nazar ve Duane Clarridge karşı taşıdığı ‘ahlaki sorumluğunun’ gereği olarak açıklıyor. Amerikan istihbaratının en meşhur isimlerinden olan ve bir dönem Türkiye’de de görev yapan ‘Karanlıklar Prensi’ lakaplı Clarridge Türkiye’de ve dünyada birçok örtülü CIA operasyonlarının arkasındaki isim olarak biliniyor. Altaylı’nın Kavuncu ailesiyle akrabalığı annesiyle başlıyor. Kendi kız kardeşi de dayısının oğlu Orhan Kavuncu ile evli. Prof. Dr. Ümit Özdağ’ın Altaylı üzerinden itham ettiği İYİ Parti İstanbul İl Başkanı Buğra Kavuncu da Orhan Kavuncu’nun oğlu. Altaylı halen cezaevinde. Adının etrafındaki olaylara dair tartışmalar ise devam ediyor…”
Yapacağı duruşmadan 8 gün önce kesinlikle sır olmayan bir suikasta kurban giderek şehit edilen Kâşif Kozinoğlu’na yapılan operasyonun mutlaka santim santim yeniden değerlendirilerek analiz edilmesi ve bu senaryoyu hazırlayanların ifşa edilmesi Türk Milleti olarak boynumuzun borcudur. Çünkü "Kâşif Kozinoğlu çok iyi yetiştirilmiş bir istihbaratçı ve aynı zamanda muhteşem bir Türk subayı idi. Bilge lider Aliya İzzetbegoviç Sırp keskin nişancılarla başa çıkamıyordu, Türkiye'den giden ekibin başında bulunan Kemal Kahraman diye tanınan şahıs aslında o idi, Yaralandı ama keskin nişancıları da temizledi, Aynı zamanda Kardak krizinde botlarla çıktığı seferde Yunan kayalıklarını Yunanlıların elinden alan "Bordo Bereli" de o idi. Doğu Türkistan’da Uygurların yanında o vardı adı İSYANDI, Afganistan’da adı KARTALDI, Türk General Raşid Dostum'u Savunma Bakanı yaptırdı, Azerbaycan’da adı KÖROĞLUYDU, Azerbaycan ordusunun kurulmasında Ermenilerle mücadelede ön saflardaydı, Onun Türk istihbaratındaki adı HAYALETTİ.”
ABD eski başkanı Bush, Afganistan’da El Kaidenin kaçırıp işkence yaptığı, CIA'nin Orta Asya yetkilisini ölmek üzere iken, Demirel’den, yardım istemesiyle, Demirel Kâşif Kozinoğlu'ndan bu talebi yerine getirmesini istemiş ve Kozinoğlu o elemanı kurtarmıştır. Kozinoğlu'nun kurtardığı Amerikan istihbaratçısı daha sonra CIA'nin 2. başkanı olmuştur. kendisine can borçlu olduğu, Kaşif Kozinoğlu'na, ifade vermek için Türkiye’ye gitmemesini, öldürüleceğini söyleyip uyarmıştır. Ancak Kozinoğlu aldığı devlet terbiyesi ile onu dinlememiş ve vatanına dönmüş ve sonrasında da henüz açıklanmamış nedenlerden dolayı çok derin bir suikasta uğrayarak şehit olmuştur. Kendisi, A. Türkeş için, "Bana Afganistan, Azerbaycan, Kazakistan dağlarında yaşayan çobanlar başbuğ' dan haber soruyorlar. Ben ona nasıl başbuğum demeyeyim ki" diyen bir Ülkücüydü..Çok kültürlüydü. "Ben, Türk dünyası konusunda özel yetiştirildim" demişti. Ingilizce dışında, Arapça ve Farsçayı da çok iyi bilirdi. Türk dünyasının tüm lehçelerine hâkimdi. Dünya çapında ve tarih boyutunda bir kahramandı.. Özel hayatı hemen hemen hiç yoktu. Yemeyi, içmeyi, eğlenceyi pek sevmeyen, hep savaşmaya konsantre olmuş, devlet ve canından aziz milleti için savaşmaktan zevk alan bir yiğitti. Bu hizmetleri yaparken hiç ön plana çıkmadı ama, tüm yaşamını bu milletin milli menfaatleri uğruna, savaşarak armağan etti.
"Kaşif Kozinoğlu’nu, tüm milletimizin artık yakinen tanıyıp bilmesi gerekmektedir. Alçak FETÖ'cüler, böylesi bir kahramanımızı, Türk Milletinin elinden çalıp alçakça katletti. Onu katledenler kahrolsun, Kaşif'imizin mekanı cennet olsun. O Büyük Kahraman, KAŞİF KOZİNOĞLU’ dur. Vücuduna giren üç kurşun onu öldüremedi ama Fetullahçı savcı hakimler onu tutukladılar. 13 Kasım 2011’de Şehit edildi.
Bu Millet bu Vatana Hizmet etmiş evlatlarını hiçbir zaman unutmaz...
Kutlu tini şad olsun."
(BA-BA-S) GAZİ KARS (KHA) / KAFKAS HABER AJANSI / BEDİR ALTUNOK