KARSHaber Girişi : 07 Şubat 2025 23:27

Karslı İş İnsanı Gökhan Türkeş Öngel, başarı hikâyesini paylaştı

Karslı İş İnsanı Gökhan Türkeş Öngel, başarı hikâyesini paylaştı
Karslı İş İnsanı Gökhan Türkeş Öngel, başarı hikâyesinipaylaştı KAFKAS HABER AJANSI / BEDİR ALTUNOK
Karslı İş İnsanı Gökhan Türkeş Öngel, başarı hikâyesini paylaştı

Karslı İş İnsanı Gökhan Türkeş Öngel, başarı hikâyesini paylaştı

HABERİN VİDEOSUNU İZLEMEK İÇİN TIKLAYINIZ:https://www.facebook.com/share/v/14r4ygh2j7/

KAFKAS HABER AJANSI / BEDİR ALTUNOK

Küçük ev aletleri sektöründe öncü bir isim olan Royal Küçük Ev Aletleri Yönetim Kurulu Başkanı Karslı iş insanı Gökhan Türkeş Öngel, başarı hikâyesini ve iş dünyasında elde ettiği tecrübeleri Kafkas Haber Ajansı kurucusu Gazeteci Bedir Altunok ile paylaştı.

“BİRİ ANNEM, BİRİ BABAANNEM”

İş insanı Öngel, hakkın rahmetine kavuşan annesi ve babaannesinden aldığı öğütlerle hayatta kaldığını belirterek, “Ben hikâyemi anlatırken hep şunu söylüyorum; İki kadın rahmete gönderdim biri annem, biri babaannem. 19 yaşına kadar ben ailenin en zekisi olduğumu düşünüyordum. Diyordum ki ‘bu ailenin en zekisi benim’. Sonra 19 yaşında şunu fark ettim; Aslında ben iki kadından aldığım öğütlerle hayatta kalmışım. Hayatımı hep onlardan aldığım öğütlerle ifade etmeye çalıştım.” dedi.

ANSİKLOPEDİ YAZILACAK ÖNEMLİ SÖZLER

Anne ve babaannesinden aldığı “Aman dileğinin üstüne gittiler.”, “Yemeyeceğin lokmaya yönelme.” Gibi önemli öğütleri hayatına şiar edindiğini belirten Öngel, “Bunların tamamı aslında bir ansiklopedi yazılacak konu başlıkları ve bir kelimeyle özetlemişlerdi. Muhtemelen onlara da bir yerlerden intikal etmişti.” diye konuştu.

Bu arada bazı üniversitelerde iş yapma konusunda tecrübelerini paylaşırken hep realist davranmaya gayret ettiğini kaydeden Öngel, muhalif olmanın çok kolay olduğunu ama kendisinin daha çok zor kısmında yer aldığına dikkat çekti.

ASLAN DÖVMESİ

Kars’ın şartlarını da çok iyi bildiğini aktararak, “Bir gün Çanakkale 18 Mart Üniversitesi’nden beni aradılar ve “Başarı hikâyenizi gelip anlatır mısınız?” dediler Benden önce bir arkadaşımız gitmiş, bir kitap yazmış; Kişisel gelişimle ilgili. Bu arada tam anlatıyor, enerji çok yüksek. Öyle bir enerji varmış içeride benim yardımcım da geldi ve dedi ki, “Yok amca, burada bizi kovarlar.’ ‘Niye?’ diye sordum. ‘Ya,’ dedi, ‘Arkadaşlar anlatıyor. Gençler alkışlıyor. Siz çok önemlisiniz. Siz çok değerlisiniz.’ falan başlıklarıyla böyle bir galeyan oluşturmuş.

Gittim dedim ki, Bakın arkadaşlar, ben kendim geldim buraya. Konaklamamı kendi imkânlarımı da sağlıyorum. Kitap falan da yazmadım. Şimdi ya sizler için gerçekleri konuşalım ya da manipülasyon yapalım. Onlarla mutabık olduk. Dedik ki, ‘O zaman biz realitelerle konuşalım.’ Bir genç çıkıyor, diyor ki, ‘Ben dövme yaptırmak istiyorum sırtıma. Aslan dövmesi.’ Dövmeciye gidiyor. Dövmeci diyor ki, ‘Bak, aslan dövmesi yaptırmak zordur.’ ‘Ya, olsun. Ben buna katlanacağım.’ Diyor. Başlamış adam dövme yapmaya. ‘Ya, bu aslanın neresi?’ ‘Pençesi.’ demiş. ‘Pençesi olmasın aslanın.’ İşte biraz daha başlamış. ‘Bu neresi?’ ‘İşte bu da ağzı.’, ‘Bu da olmasın.’ demiş. En sonunda dövmeci kızmış, demiş ki, ‘Kardeşim, sen çiçek böcek yaptır. Aslan dövmesi sırtına eğer yaptırmak istiyorsan acıyı göze alacaksın.’” İşta anlatmak istediğim bu.” şeklinde konuştu.

REALİTELERİ BİLİYORUM, PEKİ, BİZ NE YAPACAĞIZ?

Kars’ın doğa yapısı itibariyle Türkiye’nin en zor ve en uzak şehirlerinden biri olduğunu aktaran Öngel, Realiteleri biliyorum; Devletimizin de bu anlamda bölgeyi, bu Serhat şehrini muazzam bir şekilde desteklemesi gerektiğini biliyorum. Başkanımız Prof. Dr. Ötüken Senger mutlak mücadele ediyor. Her türlü katkının sağlanması gerektiğine inanıyorum. Peki, biz ne yapacağız? Kollektif düşünme konusunda muazzam bir sıkıntıyla karşı karşıyayız. Oysa şunu bilmiyoruz ki bireyin çıkarına olan bir durum, toplumun çıkarına değil. Ama toplumun çıkarına olan bir durum mutlak bireyin çıkarınadır. Çünkü toplumumuz kalkınmışsa herkese yayılır. Dolayısıyla Kars’ta ilk olarak bizim o muazzam zekâmızı harekete geçirmemiz gerek.” dedi.

DEVLETİ OLMAYANIN HAYSİYETİ OLMAZ

İş insanı Gökhan Türkeş Öngel, Kars merkez Hamzagerek köyünde dünyaya geldiğini hatırlatarak, “Ben küçükken Akyaka’ya bir akrabamızın evine gittim. Çok garip geldi bana. Düğmeye basıyorlar, ışık yanıyor. ‘Allah Allah’ dedim. Kapatıyorlar, ışık kapanıyor. Lamba yanıyor, lamba kapanıyor. Ben de bununla oynamaya başladım. Sonra hanımefendiler kızdı biraz bana. Özellikle zor şartlarda okuduğum için ve zor şartlarda hayatımı idame ettirmeye çalıştığım için bunu da ben hem gençlere ifade ediyorum hem de kıymetli hemşerilerime bunu paylaşmak istedim. 11 yaşına kadar elektriği görmüyorsunuz. Sonra tesadüfen Iğdır Karakoyunlu’dan gelen bir akrabanızın size birkaç matematik sorduktan sonra, “Ya, bunu okutalım.” dediği zaman ailemi ikna edip okul maceramın start almasıyla başlayan bir okul hayatım var. Erzurum’a gidiyorum okumak için. Sonra tekrar Iğdır’a dönüyorum. Sonra Kars Cumhuriyet Lisesi’ne geliyorum. Böyle bir maceram var. Sonra bir iş yaşamına girdik. İş yaşamına girdiğim zaman da önce bir kurumda çalışmaya başladım. 11 yıl boyunca çalıştım. Burada tek işim şu idi: Ben burada fazlalık olarak görülmemeliyim. Yani bir gün gelip bana “Seni bu işten çıkaracağız.” demesinler. Ne yapıyoruz? Üzerimize farz olan, olmayan her işi yapıyoruz ki biz orada fazlalık gibi görünmeyelim. 6 ay sonra bana geldiler. ‘Sizi asistan şef yapacağız.’ dedikleri zaman ben, ‘Muhtemelen benimle şaka yapıyorlar, beni işten çıkaracaklar, beni işten kovacaklar.’ diye çok endişe etmiştim. Ama öyle değilmiş. Esenyurt’ta kalıyoruz. ‘Acaba benim çamurlu gelmem rahatsız ediyor mu insanları?’ İşte biraz da şivem var tabii. Hala fark edersiniz mutlaka. Bununla da mücadele ediyorsunuz. Bir şey vardı. Önce bir kere hayatımı idame ettireceğim. Kimseye mahcup olmadan. Sonra nenemin bi sözü vardı

“Kafkaslardan gelmişiz. Bizim geldiğimiz yer öyle bir yer ki… Orada sabah kalktığımızda malımız, koyunumuz, yerimiz, yurdumuz vardı. Ama bir sabah kalktık, hiçbir şeyimiz yoktu. 4 kardeşini orada şehit vermiş ve kadın başına gelmiş burada mücadele vermiş. Onun sözü de: ‘Devleti olmayanın haysiyeti olmaz.’ Sonra baktım bir şirket kuruyorsunuz. 12 yıl sonra kovulma korkusuyla yüzleştiğim yerden satış müdürü olarak ayrıldım. Onun sebebi de Almanya ile ilgili olan firmanın bağının kopması. İşverenimin de onayıyla kendi işimi kurdum. Bir şeylerimiz benzer aslında. Bizim kuşağın zamanında köyümüzden İstanbul’a iki ayda mektup giderdi, iki ayda mektup gelirdi. Yani bir adamın iyi olup olmadığını anlamamız için 5 aya ihtiyacımız vardı, 5 aya! Daha sonra amcamın oğlu var köyde, koyun otlatıyor. Bana dedi ki: ‘Ben bir şey gördüm, bir video gördüm sosyal medyada.’ Dedim ki: ‘Ara ara bu videoları bana gönder, çok özlüyorum.’ Dedi ki bana: ‘İlk duyduğum şey, story atıyorum. Oradan takip eder misin?” Bu çok garipti.” ifadesine yer verdi.

BİR TOPLUM KADINA VERDİĞİ ROLÜ KISMIŞSA, O TOPLUMUN ABAT OLMA ŞANSI YOKTUR

Daha sonra işimi kurduğunu vurgulayan İş insanı Gökhan Türkeş Öngel, şöyle konuştu:

“Şu benim için hep önemliydi: ‘Ne yapacağız?( Önce kendi işimizi kuracağız. sonra ‘biz bu devletimiz için ne yapabiliriz?’ 35-40 yaş arası bunu fark etmeye başladım. Bu bende bir fiili geçiş için start noktası oldu. Tamam, kendi düzenimizi bir şekilde oluştururuz Şimdi asıl devletimiz için ne yapacağız, ne yapabiliriz?. Bir toplum kadına verdiği rolü kısmışsa, o toplumun abat olma şansı yoktur. O yüzden de bugünkü toplantıyı o kadar önemsiyorum ki… Dünyayı değiştirecek birileri varsa, o ya bir kadındır ya da bir kadının doğurduğu, yetiştirdiğidir. Ne yapabiliriz? Bundan sonra. Ben gelmeden önce aklımdan geçen şeyler bunlardı. Bizim burada bir network sorunumuz olabilir. Bir de bakış açımızı daha çok ulusal tarafa, ulusal boyuta çekmemiz gerekir. Ben de bunu yaptım. Önce yerel bir işletme, 3-4 kişiyle başlayan bir üretim… Şu anda 2000 civarında bir istihdam sağlayan şirketler grubunun kurucu başkanıyım. Devletle hiç çalışmadım. Ayrıca bunu asla tasvip etmiyorum ama bu benim kişisel takıntımdır. Devletten hiç teşvik almadım. Bu benim kişisel takıntımdır. Bakın, bunu ben sizlere önermiyorum. Çünkü sayın Bakanlarla da istişaremde, sayın Cumhurbaşkanı’yla da istişaremde söylediler: Bu övünülecek bir durum değil. Çünkü devlet eğer bir hak veriyorsa, sana diyor ki: ‘Al bu parayı kardeşim, sen bana istihdam sağla, sen bana kaynak sağla.’ Ben sadece özel durumumu, özel takıntımı ifade etmek için söylüyorum. Ve şunu hep önemsedim; Nereye giderseniz gidin, ülke içerisinde Karslısınız. Ne yaparsanız yapın, hangi işi yaparsanız yapın, Karslısınız. Uluslararası bir perspektiften baktığımız zaman şunu da anlıyorsunuz: Bir bakıyorsunuz ki liberal ekonomiler vesaire denen Fransa’nın, Afrika’da affınıza sığınarak söylüyorum hanımları maden kaynaklarında çalıştırmak için kısırlaştırdığına şahit oluyorsunuz. O zaman diyorsunuz ki: ‘Bunların tamamı aslında manipülatif, faşist bir yaklaşım biçimi gibi görünüyor.’ O zaman diyorsunuz ki; ‘Ben bu memleketime sahip çıkmalıyım.’ 1967 yılında siyahlarla beyazlar Amerika’da aynı arabaya binmiyor. Biz ise dedelerimizden, nenelerimizden; hiç bizim kapımıza gelen birine ‘Senin rengin şu, mezhebin şu, dinin şu, meşrebin şu.’ Dediğini duyduk mu? ‘Hayır’. Aç biri gelirse kapımızı açmaz mıyız? Şimdi, böyle bir kültüre ben sahibim. Böyle bir bölgesel kültüre sahibim. Daha 1989 yılında, İsviçre denilen ülkede çocuklar, sayısız çocuk pazarda satılıyor. 1989 tarihinden bahsediyorum. Şimdi, o zaman ne yapmak lazım? Size birer kitap hediye edeceğim ben: ‘Finlandiya Hikâyesi’ ve ‘Beyaz Zambaklar Ülkesi’. 1850’li yıllarda Finlandiya, dünyada yaşanılmayacak bir ülke… Bataklıklar ülkesi… Ve havası da aslına bakarsanız en az bizim Kars kadar soğuk. Fakat orada 5-6 idealist insan yola çıkıyor ve bir bilinçlendirme hareketi yapıyorlar. Nasıl üreteceksiniz? Nasıl bir sosyal ilişki oluşturmalısınız? O dönemde Finlandiya’yı Finlandiyalılar değil de İsviçre’den, İtalya’dan gelenler inşa ediyor. Geliyoruz günümüze… Finlandiya, dünyanın en yaşanılabilir ülkesi. Onun için dedik ki: “Biz ne yapalım şimdi?” Başkanım Prof. Dr. Ötüken Senger’in duruşundan esinlenerek… Çünkü eminim, hiçbir duruma siyasi perdeden bakmıyorum. Merhum Aşık Şenlik ne güzel söylemiş; ‘Ehl-i İslam olanlar işitsin, bilsin, Can sağ iken yurt vermeyiz düşmana.’ Orada şunu söylememiş, ‘Mezhep payım yok, meşrep payım yok, oy yok…’ Hiçbir şey yok. Sadece demiş ki; ‘Vatan ve bayrak.’ İşte Kars’ın gerçek anatomisi bu”

“BENİM MEMLEKETİMDEN HAİN İNSAN ÇIKMAZ”

Kendisine zaman zaman “Kars’tan hangi meslek erbabı çıkar?” soruları sorulduğunu hatırlatan Gökhan Türkeş Öngel, “Ben de diyorum ki:

Kars’tan öğretmen çıkar.

Kars’tan işçi çıkar.

Kars’tan köylü çıkar.

Kars’tan doktor çıkar.

Kars’tan mühendis çıkar.

Kars’tan iş insanı çıkar.

İhtimaldir ki bakan, cumhurbaşkanı çıkar.

Ama benim memleketimden namert insan çıkmaz.

Benim memleketimden hain insan çıkmaz.” dedi.

KOLLEKTİF DÜŞÜNMEYİ KEŞFETMEMİZ LAZIM

“Kendi algoritmamız haricinde başka bakış açılarını da mutlaka keşfetmemiz lazım.” diyen iş insanı Öngel şunları söyledi:

“Tarım ve hayvancılık konusunda özellikle peynirimiz, sütümüz yani organik ürünlerimiz çok önemli. Çünkü dünyanın şu andaki genel meselesi sağlıklı beslenme. İnsanlar özellikle pandemiden sonra muazzam bir şekilde sağlıklı beslenme konusunu işlemeye başladı. Doğallık, doğal olması en önemli önceliktir. Elbette ki üretim olacak. Üretime katılıyorum. Ben de üreticiyim, sanayiciyim. Üretmediğiniz zaman, finansla ayakta kalan ülkeler gibi olmak zorunda kalırsınız. Bazı ülkeler finansla ayakta kalır, bazı ülkeler turizmle. Ama bir ülke turizmle uzun vadeli bir kalkınma sağlayamaz. Turizmde bir takım önlemler alınarak geçici çözümler üretilebilir. Fakat sanayi öyle değildir. Sanayi sisteminin el değiştirmesi çok zordur. Bir ülke sanayi ve üretim bakımından güçlüyse, o sanayinin başka ellere geçmesi en az 30 yıl alır. 30 yıl minimum. Dolayısıyla üretim yapacağız. Ama üretim yaparken Kars’ı bir cazibe merkezi haline getireceksek o zaman da Kars’taki hizmet sektörünün niteliğinin de öne çıkması gerekir. Kars’ın Potansiyeli Yani: Üreteceğiz, turizmimiz var, doğallığımız var, insan kaynağımız var. Ve gözle görülür şekilde Kars’ın insan kaynağı muazzam. Bir tek eksikliğimiz var: Kollektif düşünmeyi keşfetmemiz lazım. Bu en önemli eksikliğimiz. Varlıktan zarar gelmez insana. Varlıktan kim zarar görmüş? Varlık, en olumsuz insanın bile işine yarar. Varlık, toplumun güçlenmesini sağlar. Bakın bazı illerde bunu çok iyi görüyoruz. Bazı bölgelerde toplum, içindeki güçlü insanları destekleyerek daha büyük kuvvetler oluşturuyor.

Örneğin Karadeniz sahilinde bunu muazzam şekilde gözlemleyebiliyoruz. Şehir ismi vermek istemem ama orada şu yaklaşım var: ‘Lütfen siz şu göreve gelin.’, ‘Efendim, olur mu öyle şey?’, ‘Siz layıksınız, lütfen siz bu göreve gelin.’ Ve bu inanılmaz bir sinerji oluşturuyor. Fizikte vardır ya ters kutuplar birbirlerinin gücünü emerler burada tam tersi insanlar birbirini öne atıyor. Batıdaki yerleşmiş Karslılarla Kars’ımızın da entegre olması gerekir ki birbirini tamamlasın. Benim umudum var ki güneşi doğudan doğdurtacaksınız. Bunu samimiyetle ifade ediyorum.”

ÜRETİMİ ASLA İHMAL ETMEYELİM

Öngel konuşmasını su sözlerle tamamladı:

“Üretimi asla ihmal etmeyelim. Üretim, üretim, üretim… Üretim ve istihdam. Kars'ın potansiyeli var. Bir hedef belirleyeyim bir Kars markası olsun ve bu ulusal olsun.

Bunlar önemli. Patent almak çok önemli. Ama patentin içini doldurmak gerek. Patenti gerçekten ulusal bir sahaya çekmemiz lazım çünkü ulusal olmalıyız. Daha sonra da uluslararası olabiliriz. İnsanların aradığı konu sağlıklı beslenme. Bakın 82 milyon insanı bizim haricimizde kimse istemiyor. Bakın. Avrupa, Finlandiya, Almanya ve Fransa niye bir araya gelir? Hepsi çok güçlü ülkelerdir. Avrupa Birliği’ni kurdular, ortak para birimi oluşturdular, doğru mu? Sınırlar kalktı. Ortak ordu kuruyorlar ve başka bir şey daha yapıyorlar, ortak bir dil geliştirmeye çalışıyorlar, mesela Latin dili. Bunun üzerine çalışıyorlar şimdi. Bunu da kaynaklardan bulabilirsiniz.

Peki, sen madden ve manen ihtiyacın olmamasına rağmen niye Birleşik Avrupa Devleti kuruyorsun? Ama Libya’yı 72 aşirete bölüyorsun? Bu bir çelişki değil mi? Benim önceliğim vatanım ve milletim. Bunu net olarak söylüyorum, hangi siyasi yelpazeye ait olduğumuz fark etmez. İdealist siyasetçi nedir? Çalışkan olacak, dürüst olacak, temiz olacak, manipülasyon yapmayacak. Kendi cebine çalışmayacak. Bunu hem siyasette hem de toplumda takdir edersiniz. Ve idealist siyasetçi şu soruyu sorar: bana zarar vermesin, başka bir çıkar peşinde koşmasın. Yani sadece siyasetle değil, her konuda halkına hizmet etmeli. Bu sadece unvanla değil, yaptıklarıyla anlaşılır. Çünkü unvanlar önemli değil, esas önemli olan yaptıklarınız. İnanıyorum ki, pozitif desteğinizle birlikte, ilimizi çok farklı bir yere iyi bir taşıyacağız. Bu, bizi motive eder. Ve o zaman, gelin, bir araya gelip birlikte hareket edelim.”

(BA-BA-S) GAZİ KARS (KHA)  / KAFKAS HABER AJANSI / BEDİR ALTUNOK

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.